• İstanbul7 °C
  • Ankara-1 °C

Abdullah LEBLEBİCİ / Haber Köşe Yazarı

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Abdullah LEBLEBİCİ / Haber Köşe Yazarı

Yazın kuraklığını, kışın ise su baskınlarının çilesini çekenlerin sesini

30 Aralık 2024 Pazartesi 08:47

 

Düğün değil bayram değil, Şimdi "durup dururken bu konu nereden çıktı?" diyecekler çıkacaktır…

Önce Suğla hakkında kısa bir bilgi vereyim, sonra da konuya açıklık getireyim.

Suğla Gölü’nden, yani “kan damlasa can biter” denen bereketli topraklardan bahsediyorum.

Bir zamanlar, bölgenin en verimli toprakları olan bölge.

Gölü çevreleyen Seydişehir, Bozkır, Ahırlı ve Yalıhüyük ilçelerinde bulunan tüm ahalinin ekmek kapısı olmuş verimli topraklar.

Çocukluğumuzda, “yedi yıl dolar yedi yıl boşalır” diye anlatılan, Torosların metrelerce yükseklikteki zirvelerinden akan kar sularının, pınarlarının, derelerinin, ırmaklarının beslediği bir göl…

Dolduğu zaman, etrafında kilometrelerce uzaklıkta bulunan dere yataklarına kadar akıtan ve onlarca çeşit tatlı su balığını içinde barındıran.

Geçmişte birileri, bölge halkının geçim kaynağı olan en verimli arazilerinin önemli bir bölümüne dokuz metre yükseklikte milyonlarca metreküp hafriyat yığarak ve milyonlarca dolar harcayarak baraj yaptılar, ya da yaptırdılar.

Gölün işletim hakkını da Çumra Sulama Birliği adı altında bir kuruluş sahiplenerek istedikleri gibi kullanmaya başladılar.

Balık çeşidi dersen, yağ balığı zaten efsanelerde kaldı. Hangi sivri akıllı yaptı ise hiçbir ekonomik değeri olmayan İsrail (ÇİM) sazanı istilasına göz yumuldu.

Şimdilerde az bir sazan ve çok az da olsa levrek balığı ve nadiren akbalık görülmekte.

Suğla Su Ürünleri Kooperatifi, gölü kiralamış ve yalnızca balık avlanması konusunda yetkilendirilmiş.

Çevre köylerde bulunan balıkçılar, maddi değeri olmayan İsrail (çim) sazanı için ağ atıyorlar. Yani gelinen nokta bu.

GELEYİM ASIL MESELEYE…

Asıl mesele Suğla Suyunun Çilesini Çeken bölge halkı, Sefasını süren başkaları… Küresel ısınma gerçeği ile yüz yüzeyiz, bu sebeple geçmişte yaşanan ve gelecekte yaşanacak kuraklığın getireceği sonuçlara yağışların bol olduğu bu kış gününde göz atalım.

Suğla bölgesinde sulu tarımla çiftçilik yapan vatandaşlar baraj gölünün suyundan istifade edemiyor. Yani varlık içinde yokluk çekiyor.

Gölün suyu ise gözümüzün önünde aka aka kilometrelerce uzaklara gidiyor.

BİR DİĞER MESELE…

Varlık içinde yokluk çeken çiftçilerimiz başka bir sorunla baş başa kalıyor. Kış aylarındaki taşkınlardan dolayı ekili alanları su altında kalıyor, ürünleri çürüyor.

Sonra da tekrar tohum, tekrar mazot, tekrar gübre, tekrar emek.

Yazın kuraklığını, kışın ise su baskınlarının çilesini yaşayan bölge halkı olurken, sefasını başkaları sürüyor.

Yazımın başında, Düğün değil bayram değil, Şimdi "durup dururken bu konu nereden çıktı?" diyecekler çıkacaktır… DEDİM YA…

Varsın desinler, Öncelikle Hükümetin Yerel ve merkezi temsilcilerine sesleniyorum. “Yazın kuraklığını, kışın ise su baskınlarının çilesini çeken vatandaşların sesine kulak verin.”

İçinde bulunduğumuz kış günlerinde planlamaları, yazın da yatırımlarına başlayın…

Bu yazı toplam 63 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Seydişehir Postasi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Haber Yazılımı: CM Bilişim